Though it is sometimes difficult to draw the limits between translation and localisation, in general localisation addresses significant, non-textual components of products or services. |
Çeviri ile yerelleştirmeyi birbirinden ayırmak kimi zaman zor olsa da yerelleştirme genellikle ürün veya hizmetlerin önemli ve metin dışı bileşenlerini ele alır. |
In addition to translation (and, therefore, grammar and spelling issues that vary from place to place where the same language is spoken), the localisation process might include adapting graphics; adopting local currencies; using proper format for date and time, addresses, and phone numbers applicable to the location; the choices of colours; cultural references; and many other details, including rethinking the physical structure of a product. |
Yerelleştirme süreci, çeviriye (ve aynı dilin konuşulduğu konumlar arasında farklılık gösterebilen gramer ve imla sorunlarına) ek olarak görüntülerin uyarlanması; yerel para biriminin kullanılması; bölgede kullanılan tarih, saat, adres ve telefon numarası biçiminin kullanılması; renk seçimi; kültürel referanslar; ve ürünün fiziksel yapısının baştan tasarlanması dahil olmak üzere daha pek çok unsuru içerebilir. |
All these changes aim to recognise local sensitivities, avoid conflict with local culture, customs, common habits, and enter the local market by merging into its needs and desires. |
Tüm bu değişikliklerin amacı bölgedeki hassaslıklara saygı duymak; bölgedeki kültür, örf, adet ve yaygın alışkanlıklara ters düşmemek ve yerel piyasanın ihtiyaçları ile arzularına dahil olarak piyasaya giriş yapmaktır. |
For example, localisation aims to offer country-specific websites of the same company or different editions of a book depending on where it is published. |
Örneğin yerelleştirme, aynı şirketin ülkeye özel internet sitesini ya da yayımlandığı yere bağlı olarak aynı kitabın başka baskılarını belirtmeyi hedefler. |
It must be kept in mind that a political entity such as a country is not the same as a language or culture; even in countries where there exists a substantially identical relationship between a language and a political entity, there are almost certainly multiple cultures and multiple minority languages even if the minority languages are spoken by transient populations. |
Ülkeler gibi siyasi oluşumların bir dil ile siyasi bir oluşum arasında neredeyse aynı ilişkinin bulunduğu ve azınlık dilleri geçici nüfuslarca konuşulsa da birden fazla kültür ve azınlık dilinin bulunduğu ülkelerde dahi dil ya da kültür ile aynı şey olmadığı unutulmamalıdır. |
For instance, Japan's national language is Japanese and is the primary language for over 99% of the population, but the country recognises 11 languages officially, others are spoken by transient populations, and others are spoken as second or other languages. |
Örneğin Japonca, Japonya'nın resmi dili ve Japonya nüfusunun %99'ından fazlasının birinci dilidir; ancak ülke resmi olarak 11 dili tanır ve ülkede geçici nüfusların konuştuğu diller, ikinci dil olarak konuşulan diller ve başka diller de görülmektedir. |